15 Kasım 2011

Serenad


Zülfü Livaneli’nin Serenad adlı kitabını yeni bitirdim. Konu harika, üstadın yazarlığını sorgulamak, eleştirmek haddime değil. Sadece kitabın hoşlanmadığım bir yönünü belirtmek istiyorum.

Roman içerisinde müthiş bir ana konu ve bu ana konunun içine yerleştirilmiş diğer konular var. 2. Dünya Savaşı, Naziler, Yahudi soykırımı, Türkiye’ye gelen Alman bilim adamları, Struma gemisi, Kırım Türkleri, Mavi Alay, Ermeniler gibi tarihi konuların yanı sıra, internet gençliği, 2001 krizi, kadınlar, gazetecilik, erkekler ve aile ilişkileri gibi çok önemli konulara da yer veriliyor. Beni rahatsız edende aslında bu. Romandan çıkartsanız çok da bir şey kaybetmeyeceğiniz uzun anlatımlar ve ana konu ile ilgisi olmayan, karakterlere de bir nitelik kazandırmayan diğer konular. Kitaptaki karakterle ve konularla alakalı bitmek bilmeyen tasvirler. Ben yapmadım ama iddia ediyorum, “o sırada şunu düşündüm” olarak başlayan cümleleri, sayfaları okumadığınızda aslında romandan pek de bir şey kaçırmazsınız. Roman ile alakası olmayan birçok konu ana karakterin genel kültürünü ortaya koyma amacı ile uzun uzun anlatılmış.

Bununla beraber kitabı okurken bir film izler gibisiniz. Mutlaka bu kitap iyi bir prodüksiyon ile iyi bir ekibin elinden sinemaya aktarılmalıdır.

Benim ilgimi çeken ve takdir ettiğim bir diğer tarafında romanın bir bayanın iç dünyasını çok iyi anlatmasıdır. Bunda ilginç olan şudur ki, yazar bir erkektir ve bir kadının gözü ile kadın erkek ilişkilerini, ruh halini, iç dünyasında yaşadığı gel-git’leri ve cinselliği anlatışıdır, çok da başarılıdır.

Ben kitabı genel olarak beğendim, ama birçoklarının yaptığı gibi yazarın en iyi kitabı olarak kesinlikle görmüyorum. Zülfü Livaneli’nin çok daha etkilendiğim romanları olmuştu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Koşu Kanunu

Afrika'da her sabah bir ceylan uyanır. O ceylan, en hızlı aslandan daha hızlı koşması gerektiğini bilir, yoksa ölecektir. Afrika'da ...