Ülkemizde bir laf kalıbı var.
“Tabi ki eleştiri olacak, ben eleştiriye her zaman açığım, ama eleştiri yapıcı
olacak.” Bu ülkede yaşıyorsanız yüzlerce kez bu söyleme maruz kalıyorsunuz
demektir. Peki, hiç şunu duydunuz mu? Bu
eleştiri gerçekten çok yerinde, “yapıcı”, bu eleştiriyi ciddiye alacağım! Ben
duymadım, duyduysanız şanslısınız.
Dün, Bogdan Tanjevic’in
istifasının açıklanacağı basın toplantısı 2 saat sürdü. Toplantının belli
bölümlerinde TBF Başkanı Turgay Demirel, A Milli Takım Menajeri Harun Erdenay
ve Milli Takım kaptanı Hidayet Türkoğlu, öncelikle İbrahim Kutluay’a gönderme
yaparak, “yapıcı olmayan” eleştirileri şikayet ettiler.
Bu edilen şikayet ülkemizin bir
hastalığı. Başarısızlığı net olanın sığındığı bir kapı.
İbrahim Kutluay eleştiri
yapıyorsa işinin gereği yapıyor. Eğer bizim gördüğümüz yanlışları bize anlatmazsa
işini kötü yapmış olan bir yorumcu olur. Asıl görevi olmasa bile, Hido’nun
vurgu yaptığı “milli takım kaptanı” sıfatı yüzünden, yine eleştiri yapma hakkı
vardır. Ne bekleniyordu? Takım çok iyiydi, attık ama girmedi, şanssızdık
denmesini mi? Eleştiri yapanların ne söylenmesi isteniyor?
Üstelik bir de durum öyle bir
noktaya geliyor ki, eleştiriler karşısında başarılı kariyerler anlatılıyor.
Konu o sporcunun kariyeri yada takımın tarihi değil ki.
Samimiyetle (Tanjevic’in dünkü
toplantıda yapmaya çalıştığı gibi) hataların konuşulması neden kötü olsun?
Neden o şapkayı önlerine koymazlar?
Milli takım forması o, tabi ki
çağrıldığınızda düşünmeden (maddi-manevi) geleceksiniz. Bunu defalarca dile
getirmenin ne anlamı var?
Çağırılıp da gelmeyeni rahat
rahat konuştuğunuz gibi hak ettiği halde takımda olmayanların da
konuşsanız…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder