Bir basketbol takımını anlamak
için mola anlarına bakabilirsiniz.
Koça inanmış, güvenmiş takımlarda
molalarda konuşan bir otoriteyi görürsünüz. Koçu anlamaya çalışan, söylediği
cümleyi bırakın kelimelere odaklanmış basketbolcuları görürsünüz. O takımın
molasında koç konuşur, yardımcı antrenörler koçu izler, bir şeyler öğrenmeye
çalışır, koçun görmediği önemli bir unsur varsa uyarır, bunu oyuncularda
yapabilir. Takım olmak böyle bir durumdur ve takım görüntüyü bir araya
gelindiğinde verir.
Birde koça güveni kalmamış bir
takım molasına bakın. Oyuncular gökyüzüne bakar, birbirleri ile konuşur,
sularını içerler ve koç bir şeyler diyorsa arada sırada kafa sallarlar,
dinliyormuşçasına. Mola bitiş kornasını duyduklarında koç konuşuyor olsa dahi
yerlerinden kalkıp, başka noktalara bakarak sahaya girerler.
Bugün amatör bir takıma gidin,
daha ilk maçta, molalarda, oyun ve pozisyon anlatmak yerine “hadi aslanlarım”
diyen antrenör görürseniz bilin ki, ilk maçın sonunda o oyuncular yöneticilere
bu durumu aslan oldukları halde şikayet edeceklerdir. Bunun en başta ki nedeni
bu durum karşısında maddi bir çıkarlarının olmamasıdır, yanlış olanı
gözlemledikleri için bunu düzeltme istekleridir. Basketbolda en önemli unsurlardan
biri konuşmaktır, doğru iletişimdir.
Ben A Milli Basketbol takımımıza
baktığımda konuşmayan bir takım görüyorum. Yüzlerinde mutsuzluk ifadesi,
bazılarında milli formanın ağırlığı ile bireysel mücadele isteği… Ama ağızlar
kapalı. Basketbolda saha içinde konuşmak “yardım” anlamına gelir. Ne saha
içinde konuşuyorlar, ne molada koç konuşuyor. İletişim yok, koça inanç yok. Oyun
tahtası olmayınca gözler apayrı yerlerde. Yeryüzünde board kullanmayan tek
antrenör kaldı, Bogdan Tanjevic.
Durum bu iken, o takımın adı da
milli takımken, oyuncularımızın da amatör ruhlarına biran için bile olsa
dönmeleri gerekmez mi? Yanlış düzenler, yanlış pozisyonda oynamalar… Bunların
hepsi kendilerine de zarar veriyorken, neden konuşmazlar?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder