Yaşamayı seven birinin çaresizliği, yaşama sevincini
mısralara aktarımı ancak bu kadar muhteşem olabilir… Mısralar o kadar büyük ki,
şarkıya çevirmeye cesaret edebilenler için güzellik aynı büyüklükte devam ediyor…
Geçip gitmiş günler gelin rakı için sarhoş olun ıslıkla bir şeyler çalın geberiyorum kederden.
İlerdeki güzel günler beni görmeyecek onlar bari selam yollasınlar geberiyorum kederden.
Başladığım bugünkü gün yarıda kalabilirsin, geceye varmadan yahut çok büyük olabilirsin...
Sevdiğiniz bir şarkı ile beraber
sizde bir yere gider misiniz? O şarkı arkada çalarken yaşanmışlıklara… Bende bu
şarkı ile Kuşadasın’a gittim birden, anlamsızca…
Kuşadası’nda Davutlar tarafında, orayı
bilenlerin SSK olarak bildiği yerde, Orsen sitesinde dedemlerin yazlığı vardı,
hala da var, hala da giderim oralara, çok da severim. İşte benim gençliğe giriş
yıllarımda, 90’lı yılların başında, SSK sitesinin tam ortasında bir disko
vardı. Adı Shiva idi.
O yıllar, ailelerimizden dönüş
saati geç olsun diye uzun uzun yalvardığımız yıllardı. Gece 2’lere kadar izin
alan arkadaşlarımızın havalarından geçilmezdi. Diskoda ilk kız kesmeler,
sahilde yakılan ateşler, ilk kez içilen içkiler, ilk öpüşmeler, yaz aşkları… Harika
günlerdi, o günleri yaşayanların hep güzel andığı günler.
O yıllarda müzik bilgimizi Blue
Jean dergisi ve türevleri oluştururdu. Kışın dergilerden öğrendiğimiz veya radyolardan
yakaladığımız ya da kasetlerini alarak defalarca ezberlediğimiz şarkılar
diskoda çalınca, bildiğimiz şarkı diskoda çalındığı için kendimizi bir bok
zannettiğimiz, şarkıyı bilmesek de çevredeki kızlar görsün diye sözleri
uydurarak şarkıları söylediğimiz yıllar.
Disko müziğinin de disko kültürünün
de en iyi, en eğlenceli olduğu yıllar. Yeni müzik türleri ile tanıştığımız, çalan
şarkıları sınıflandırmaya başladığımız yıllar. R&B, Rap, HipHop, Heavy
Metal, Hard Rock, Grunge, Arabesk, Pop… Dinlediğin müziğin yaşantına etki
etmeye başladığı, en iyi grup ve şarkılarının çıktığı yıllar. Bu yazı için o
yıllara ait sadece müzik ile sınırlı kalacağım ama 90’lı yıllar benim yaş
grubum için belki de eşi benzeri olmayan yıllar.
Shiva diskoya dönecek olursak… En
sevdiğim anlar, hızlı şarkıların bitip de slow müziğin başladığı ve erkelerin
kızları dansa davet ettiği anlardı. Ama ben hiçbir zaman kimseyi dansa
kaldırmadım. Benim en sevdiğim bu anlar, oluşan tiyatroyu izlemekti. Ve bu tiyatroda
en sevdiğim şarkıda her zaman Metallica – Nothin Else Metters olmuştu. Bazı
anlar aklınızda fotoğraf olarak kalır. Bu şarkının Shiva diskoda çaldığı
anları, tepedeki disko topunu ve benim oturarak insanları dans ederken izlememi
unutmam mümkün değil. O fotoğrafı beynimle çektim, o diskonun içi ve bu
anlattığım an her zaman aklımda.
O kadar güzel günlerdi ki, o
günler hiç bitmesin isterdik. Ama benim için o güzel günler orada olan
herkesten daha çabuk biterdi. İstanbul’a dönmek ve antrenmanlar…
İstanbul’da antrenmana giderken o
zamanın en büyük müzik teknolojisi walkman kulağımızda… Ve içinde yine anılarla dolu 1991 yılı
Metallica albümü… "Bu Metallica’da artık çok popüler kültürün parçası oldu", "çok
yumuşadılar" dedirten şarkı Nothing Else Metters… Akşam yatağa girdiğinde yine
walkman ve yine aynı şarkılar.
Yıllar geçti, walkman oldu
cep telefonu, kaset oldu spotify. Dünya bu yazıyı yazdığım notebookla parmaklarımın ucuna geldi. Ama iyi
müzik eskimiyor işte. Bir grup ve şarkı boşuna efsane olmuyor. O başını gitar
ile yeryüzündeki herkesin çok kolay çalabileceği ama o ilk bas ve davul sesinin
ruhunu anlamak için yaşanmışlıklara ihtiyaç olan şarkılardan biri Nothing Else
Metters, buyurunuz…