19 Ağustos 2013

Aldous Huxley 1946 yılında bu günü mü anlatıyor?

Aldous Huxley'in 1946 yılında Cesur Yeni Dünya kitabının önsözünde yazanlar hala güncel ve bu günü anlatmıyor mu? 

"Elbette ki, yeni totaliter sistemlerin eskilerine benzemesini gerektirecek hiçbir neden yok. Hükümet polis copları, idam mangaları, yapay kıtlıklar, toplu tutuklamalar ve sürgünlerle insanlık dışı değil (bu günlerde buna kimse aldırmıyor), yetersiz de-bu kanıtlanabilir; ve ileri teknoloji çağında yetersiz olmak Kutsal Ruha'a karşı işleniş bir günah. Gerçekten "etkin" bir totaliter devlet, siyasi şeflerin tüm gücü elinde toplayan hükümeti ile yönetici ordularının, köleliklerinden hoşnut oldukları için üzerlerinde baskı kurmaya gerek olmayan köle bir nüfusu buyruğu altında tuttuğu devlettir. İnsanlara köleliği sevdirmek, günümüzün totaliter devletlerinde propaganda bakanlarına, gazetelerin yayın yönetmenlerine ve öğretmenlere verilen görev, budur."

18 Ağustos 2013

42 ve İntouchables

2 film önerisinde bulunmak istiyorum. İki filmde gerçek hayat hikayelerini konu alıyor.
Önereceğim ilk film olan "42" bir spor-dram filmi olarak gözükse de aslında bir tarih filmide diyebiliriz. Çünkü filme konu olan Jackie Robinson, Amerika ve aslında tüm dünyada hala gündemde olan "ırkçılık" cehaletine karşı beyzbol sahalarında yapılan ilk baş kaldırıyı anlatıyor.Tamamen beyazlardan oluşan bir lige 1940'lı yılların sonunda Brooklyn Dodgers takımının sahibi Branch Rickey'in bir siyahi oyuncu oynatma isteği ile gelişen olayları filmde etkileyici bir şekilde izleyebilirsiniz.
Jackie Robinson dünya spor tarihi için en önemli isimlerden biridir. O saha içinde ve dışında aldığı tehditlere kulak tıkayarak, herkese sahada cevap vermiştir. Amerikada siyah insanların eşit şartlarda çalışmasına öncülük eden isimlerin başında gelir. Mücadelesi sevilmek yada sevilmemekle ilgili değil, yaptığı işe saygı duyulmasıyla ilgilidir. Bunu da başarmış biridir Jackie Robinson.
Onun 42 numaralı forması tüm beyzbol takımları tarafından emekliye ayrılmış ilk formadır. Ayrıca her yıl 15 Nisan günü tüm beyzbol sporcuları maçlarına 42 numaralı forma ile çıkarak müthiş bir geleneği yaşatmaktadırlar.
Filmle ilgili not düşeceğim bir konuda Branch Rickey'i oynayan Harison Ford'a uygulanan müthiş oyunculuğu ve ona yapılan makyaj. Onu daha önce hiçbir rolde bu kadar iyi görmediğimi, hatta pek de haz etmediğim kendisi ile ilgili fikirlerimin değiştiğini itiraf etmeliyim.
Önereceğim ikinci film ise oldukça geç kalarak izlediğim ama iyiki de izlediğim müthiş bir film, İntouchables- Can Dostum.
Hiçbir ortak yönü, zevki bulunmayan iki insanın bir araya gelişini anlatan film bence gerçekten sıradışı. Abartmak istemiyorum ama notum 10 üzerinden 10. Müthiş oyunculuklar, müthiş müzikler, müthiş espriler... Boynundan aşağısı felçli olan birini konu alan bir dram filminde kahkaha moduna geçerek bu kadar güleceğinizi tahmin edemezsiniz. Hala izlemediğiniz bir filmse şiddetle tavsiye ediyorum ve bu yazıyı filmin başında yer alan ve benimde çok sevdiğim bir şarkı ile bitiriyorum.
http://www.youtube.com/watch?v=UDHvAgYkhN8

Futbolcu


Futbol, çalışanlarını, işçilerini, popülerlikleri nedeniyle karşımıza "davranışları herkes tarafından konuşulan ve hatta örnek alınan” bireyler haline getirebiliyor.

Günümüz dünyasında futbol ekonomisi, dünyanın en büyük ekonomileri arasında yer alıyor. Milyon dolarların havada uçuştuğu ve aslında ürünün değerinin çok ama çok üstünde satıldığı bir Pazar futbol. (Avrupa ölçeğinde yıllık cirosu: 14.6 milyar Euro (1)) Birçok sektörle doğrudan ilişkisi var, Medya, Reklamcılık, Sponsorluk, Pazarlama, Tekstil, Hukuk, Sağlık, Ekonomi, Yönetim, Psikoloji, Lojistik, Sosyoloji…

Durum bu olunca, paydaş çok olunca, değeri ister istemez artıyor futbolcuların. Tamamına yakını erken yaşta profesyonel oluyor. Amerika’da basketbolda kullanılan erken yaşta profesyonellik kavramı, üniversite okumadan NBA takımlarına liseden geçmeyi ifade eder. Bu da 18-19 yaşlarını belirtir. Dünya futbolunda ise bu durum 17 yaşlarına kadar inmiş durumda. Bu durum da aslına futbolcuların eğitimlerini bir kenara itmek zorunda kaldıklarını ifade eder. Futbolcular diğer spor branşlarının aksine eğitimi bir kenara bırakma cesaretini gösterebilmekteler, çünkü futbol onlara para kazandırabilmektedir.

Eğer bir sporcu ilerleyen zamanlarda, sakatlanmaz, şansı yanında olur ve yeteneklerini ilerletmeye devam ederse kazanacağı paralarla son derece lüks bir hayata sahip olabilir. Fakat bu faktörlerden biri onun başına dert açarsa futbolun nankör yüzünü görecektir. Eğitimi bir tarafa bıraktığı hayata tutunacağı tek alan “futbol” dur. Alt liglerde kendine yer bulur, tek derdi bir gün sınırından döndüğü lüks hayata tekrar yaklaşabilmek olacaktır. Bunun için emek ve zaman harcayacaktır, tıpkı her takım arkadaşı gibi.

Bununla beraber bu durumları yaşamayarak lüks hayatına devam eden futbolcu, şanslı olduğunun farkında pek de değildir. Bir gün yukarıda anlatılan futbolcular gibi olabileceği aklına gelmeyebilir. Bu durumda ki arkadaşları için popülerliğini kullanarak bir harekete geçmek de aklına gelmeyebilir. Daha yetenekli olduğu yada daha çok çalıştığını düşündüğü için en üst ligde oynadığını düşünebilir, belki bunu düşünmez bile.

Aslına bu futbolcuların, yazının başında belirttiğim gibi, davranışları toplumun çeşitli statülerdeki büyük bir kesimi tarafından takip edilmektedir.

Zaman zaman görürüz futbolcular hastane ziyaretlerinde bulunurlar, zorda olanlara, hastalara moral vermek için yanlarına giderler. Bu takdire şayan bir durumdur. Belki bilmediğimiz, onların bizlerin bilmesini istemediği birçok yardımda yapmaktadırlar. Hayatın her yerinde bu karşıtlık olduğu gibi futbolda da “iyi kalpli futbolcu ve kötü kalpli futbolcu” vardır.

Benim bu yazı amacım ise iyi kalpli futbolcuların, kendilerini bir kurum çalışanı, işçisi olarak gören futbolcuların neden seslerini duyuramayan futbolcu arkadaşları için bir davranışta bulunmadıklarıdır. Neden ülkemizde “futbolcu sendikası'na ilgi göstermezler. Amatör liglerde oynayan bir futbolcu, sakatlanarak bir iş kazası geçirdiğinde, çöp gibi kenara atıldığında neden kimse sesini çıkarmaz. Futbolcu olma hedefi ile yola çıkan bir kişi sistem yüzünden eğitimini bir kenara bırakmak zorunda kalıyor ve sonucunda hedefine değişik sebeplerle ulaşamadığında yaşadığı sıkıntıları dile getirecek “popüler” bir futbolcu neden yok?

Yazımın ilk cümlesine dönersem futbol çalışanlarını, işçilerini, popülerlikleri nedeniyle karşımıza "davranışları herkes tarafından konuşulan ve hatta örnek alınan” bireyler olarak karşımıza çıkarır. “ Kötü kalpli futbolcular” bunu her fırsatta kullanırken, karşılarına “iyi kalpli futbolcular” mutlaka çıkmalıdır.

Para, şanlıysan kolay kazanılır ama saygı? Şuan yaşantısını örnek alacağınız kaç futbolcu var?

Kişisel Not: Unutulmamalıdır ki futbol da “sol kanat” vardır ve en değerli pozisyondur, nadir bulunur.

06 Ağustos 2013

Abbasağa Parkı

Gezi forumlarında önemli yere sahip olan abbasağa parkı, aslında eskiden abbasağa mezarlığı idi. Park olduktan sonra "cihannüma" adı verilsede halk tarafından abbasağa ismi kullanılmaya devam edildi ve bugünlere geldi. İşin ilginç tarafı, mezarlığın kasvetli havası gitsin diye birkaç istisna dışında selvi ağaçlarının hepsi kesilmiştir.Yıllar sonra ise başka bir parkta kesilen ağaçlar için, buna karşı çıkanların, karşı çıkışlarını konuştukları yar olmuştur.

Benimde birçok güzel anımın olduğu bu park, Beşiktaş semtinin sıradışı ruhunu her zaman taşıyacaktır. Buna hiç şüphem yok...

Koşu Kanunu

Afrika'da her sabah bir ceylan uyanır. O ceylan, en hızlı aslandan daha hızlı koşması gerektiğini bilir, yoksa ölecektir. Afrika'da ...