28 Temmuz 2008

UNUTACAZ

Hangi insanoğlu bu kadar acımasız olabilir. Bunu yapan, bunu yaptıran, ben bu satırları yazarken ekran başında kahkahalar atarak görüntüleri izliyor ve bundan zevk alıyor olabilir mi? Nasıl bir beyin bu kadar karanlık olabilir? Böyle bir şeyi yapmak neyi amaçlar? Bundan bir insanoğlu nasıl mutluluk duyar?
Ya bizler… yani “iyiler?”. Bu yaşanan terör saldırısının, yarından sonra haberlerde ki sırası gittikçe arkalara düşecek. 1 hafta sonrada adı anılmaz olacak.
Unutulacak. Unutacağız.
O bir hafta içinde herkes birlik olacak, birleşme çağrıları yapılacak ( şimdi kavganın sırası değil, birleşmenin sırası denilecek ), suçlular aranacak, suçu PKK mı, El-kaide mi üstlenecek diye bekleyecek birileri, herhangi bir örgüt üstlenecek, suçlu bulunacak ve rahatlayacaklar, George Bush o sırada eline verilen kınama mesajını imzalayacak ve kendi terörünü kınayacak…
Ve bakın göreceksiniz “ilk patlamadan sonra geçen en az 8 dakika boyunca, çevresinde bir sürü hastane ve karakol olan bir yere neden ambulans ve polis gitmez, önlemler alınmaz?” sorusunu bana ve sizlere unutturacaklar.
Kalbim sıkışıyor, içim yanıyor. Orada benim yada bir yakınımın olabileceği düşüncesi içimi parçalıyor. Orada ölenler belki de yaralılara yardıma koşan insanlardı.
Bugün gülmek ağrıma gidiyor…

26 Temmuz 2008

30 YAŞ

Arnavutköy Anaokulu. Hayata dair belki bilinçli olarak ilk hatırladığım, etkilendiğim yer. Ranzada yatıyorum ve ranzanın üst katındayım. Yatağımın yanında bir pencere var, ben her öğlen uykusunda karşıdaki (zannediyorum çilek tarlası) tarla ve tarlanın üzerindeki eski wolsvagen minibüse bakarak uykuya dalıyorum. Hayata dair hatırladığım ilk şey bu. Bir resim gibi, ne o anaokulunun içini, ne öğretmenleri, ne oraya nasıl gidip geldiğimi, ne içerideki çocukları nede içerideki oyuncakları hatırlıyorum. Hatırladığım tek şey bir resim gibi beynime işleyen bu sahne.
Geride bıraktığım 30 kocaman yılda, zaman o resimdeki saflığı alıp gitmiş. Bir psikolog benle beraber inse çocukluğuma,hayata dair karşılaştığı ilk şey, bir çilek tarlasının üzerindeki wolsvagen çıkınca, beklide sil baştan başa dönecek, anlamsız olan şeylerin ufak anlamlarının yarattığı büyük gücü anlamayarak.
Anlamayacak, karşısında bir ansiklopedi bulacak ve onu bende açıklayamayacağım.
30 ciltlik bir ansiklopediyi tek bir cümle ile anlatamayacağım. Beklide bu yazıyı okuyan herkes o cümlenin en önemli özneleri…
Gülün , hep gülün, bu hep akılda kalır, bu hep tebessüm yaratır…
Öznenin ben/biz olduğu cümleleri hep gülümseyerek kurun…

SAÇMALIK TAMAMLAYICISI

Balık baştan kokar ne güzel bir atasözüdür. Hayatın başından başlar bu balık kokmaya. Hayatına öğrendiklerin yön verir. Öğreticiler ise çok önemlidir. Ailene bakarsın önce. Büyük zevkle sigara içen ailene özenirsin, sigara hayatın bir parçasıdır, tıpkı alkol gibi. Evinizde bar olarak tabir edilen bir yer oluşturulur, evin en özen gösterilen yerlerindendir. Şişe şişe güzel görünümlü, göz alıcı alkoller dizilir. Onlara bakarak büyürsün. Buzdolabını her açıp suya uzandığında yanında bir de rakı görürsün. Büyürsün hızla. Liseye adım atarsın, vücudun şekillenir, bir bok zannedesin kendini. Sigara içenlerin dedikleri hiç bir şeyi dikkate almasın, sen kendi sigaranı içersin. Onların sigarası senin için zararlıdır, kendi sigaran ise özgürlüğünün kanıtı, başkaldırışının, yeni arkadaşlıklarının ilk adımlarındandır. Bir anda en iyi arkadaşların en gizli yerlerde, en maceralı sigara içtiğin arkadaşların olur. O sigara dostlarının arkadaşlıkları, ilk deneyimlerin anlatıldığı dostluklara dönüşür. Hayatın ilk deneyimleridir bunlar, tecrübeyi sana arkadaşlarının muhabbetleri sağlar. Ders çalışmayı daha fazla özgürlük için önemsersin, üniversite belki bağımsız bir şehir demektir senin için.
“İlk sigarayı içen ilk insanlar” seni uyuyor bilirler, ama sen son sigarayı yakıp bardan içeri girersin, sahnedeki homoseksüel, adına “rock” denen müziği çığırır, sende o müziği her zaman yanlış anlarsın, rock müzik seni günaha çağırır. Bardan aldığın içkin boş olan elini doldurur. Yüzünü sahneye dönersin ve başlarsın homoseksüelcilik oynayanı izlemeye. Şarkıyı bilirsin, sende başlarsın söylemeye yanındaki arkadaşlarınla. Sahnedekinden daha homo arkadaşların mutlaka vardır, onlar hep senden daha çok bağırırlar. Görüntüler aynıdır, benzer giyinirler, o sıralar pek ilgilenmezsin ne konuştuklarına, ne anlattıklarına ne düşündüklerine, hepsi aynıdır, aynı tarz ayakkabı, aynı tip pantolon… oysaki barın ortasında duran takım elbiseli adamın asıl ilginç olan olduğunun o an farkına varamazsın, itici bir gözle bakarsın, bir an önce siktirip gitmesini istersin.
Gün gelir beş birayı işemeden içebilirsin. Bununla övünürsün. Ağızla içmeyi bırakırsın. Sonrasını zaten anlamazsın, hatırlamazsın.
Andy Warhol kamerayı koyar, sen önünde oynamaya devam edersin, kendi senaryonu kendin, yazmadan oynarsın.
Gün geçtikçe yalnız kalmaya başlarsın, bunu istersin de, bundan zevkte alırsın.
Sonra bir gün yere uzanırsın, yüzünü tavana dikersin, sağ elinde hiç bitmeyen şarap şişen, sol elinde hiç bitmeyecek olan sigaran… Bu görüntüyü sana kim öğretti?
O homoseksüelin kalabalık rock müziği, senin tavanında tek başına dinlediğin bir sonat olduğu an başlarsın psikolog misali geriye gidişlere. İşte orda başlar bu çok sevdiğin saçmalık. Acı mı, mutluluk mu anlamazsın. Gözünde gözyaşı, dudaklarında gülümseme. Hayatının kısaltması bu.

22 Temmuz 2008

RAKI MASASI ADABI ( AYDIN BOYSAN)


'Rakıyı güneş battıktan sonra, yavaş yavaş ve muhabbet eşliğinde içmeli.
Rakıdan küçük küçük yudumlar alınır.
Bülent Ersoy öyle içiyor diye bir dikişte bir duble rakıyı içmek makbul değildir.
Buz gibi şişeden bardağa çevire çevire dökülür ve o nefis kokunun daha fazla yayılması sağlanır.
Bardağa konulan rakının yarısı kadar su konması makbuldür.
İlk yudumu aldıktan sonra ağızda bekletip, dişlerin arasından derin bir nefes alınır ki akciğerler de nasibini alsın.

Masada yaşça en büyük kişi rakı kadehini tokuşturmak için kaldırmadan rakı kadehleri masadan kalkmaz.
Rakı sofrasında planlı, programlı ciddi işler konuşulmaz.
Geyik muhabbeti yapılır, memleket kurtarılır, anılar tazelenir, dedikodu yapılır.
Sigara küllüğüne zeytin çekirdeği, sıkılmış limon kabuğu konmaz.
İçilen kahve fincanında, tabağında sigara söndürülmez.
Rakı kadehine önce rakı, sonra su, daha sonra da (konmasa daha iyi olur ama) buz konur.
Bu sırayı bozarsanız, anason kadehin üzerine çıkar, rakının hem tadı hem keyfi kaçar...
Rakıya buz koymak neden yanlıştır;
Buz rakının içindeki suyla alkolü aynı oranda etkilemediği için daha seyrek olan alkol üste çıkar.
İdeal karışım bozulmuş olur.
En uygunu rakıya soğuk su koymaktır.

İçmeye başlamadan önce aperatif bir şeyler yenmelidir.
Favori zeytinyağlılardı r.
Zeytinyağı, mide dolmaya başladıkça üste çıkarak, alkolün genzinize doğru gelmesini engeller.
Rakı sofrasında kadeh yalnızca bir defa tokuşturulur.
Hadi bakalım hoş geldiniz vs. falan diye.

Bundan sonra kadeh tokuşturulmaz sadece kaldırılır.
Masaya yeni birisi eklendiğinde ise tekrar kadeh tokuşturulabilir.
Rakı şalgam suyuyla içilmez!
Mezesiz de rakı içilmez.
Ben akşamcıyım, öyle bir kadehlik keyfim var diyorsanız gidin bira filan için.
Şişe numarasının önemi yoktur.
Zira ilk damıtılan rakı, 01 numaraya denk gelmez.

Rakı masasına avuç içiyle ya da yumrukla vurulmaz.
Bağıra çağıra, böğüre öğüre konuşulmaz...
Sakin olmak, efendi takılmak gerekir...

Önce kendine gel, sonra meyhaneye,
Kalender ol da gir kalenderhaneye,
Bu yol kendini yenmişlerin yoludur,
Çiğsen başka bir yere git eğlenmeye...

Rakı bardağı boş beklemez...
Evet masadan kalkarken bile dibinde biraz bırakılır.
Usul, adap bilen en genç kişinin saki(*farsça; kadeh sunan) olması adettendir,
büyüklere (ki büyüklük kavramı orada anlam bulur) sakilik yaptırılmaz...
Ev sahibi olsa bile.

Şişede kalan son rakı damlasına kadar eşit paylaştırılır,
daha da içmek isteniyorsa bu paylaştırma ritüeline girilmeden yenisi sipariş edilir.

Rakı sizi ne zaman sarhoş edeceğini zamanında söyleyen bir içkidir,
bunu fark ettiğiniz zaman yanınızdakilere söylemeli, ya da izin isteyip kalkıp gitmelisiniz,
ama eğer sizin kalkmanız masayı dağıtacaksa ölseniz bile orayı terk etmeyin.
Çünkü rakı masasından tuvalete gitmek için bile zar zor kalkılır, hoş karşılanmaz...

Rakı masasında bira, şarap gibi başka alkollü içecekler (masada kibar hanımefendiler olsa dahi) olmaz.
Her nevi ızgara balık (lüfer, çupra, levrek, istrongilos) uğurlu yemeği,
hususi nihavent ve rast makamından sanat musikisi eserleri uğurlu nağmesi,
akordeon, keman ve ud uğurlu çalgısı olan rakının, uğurlu cl'si 70'dir.
Rakı yalnız başına içilen bir içki değil, meze ile birlikte yavaş (sindire sindire) içilen bir içkidir.
Mide ve beyne belirli bir etki yaptıktan sonra insan keyiflenir ve güzel sohbetlere yönelir.
Yani hem anlatır hem dinler...
Böylece rakı sofrası en az iki kişinin katıldığı toplu bir eylem,
karşılıklı konuşmalara dayandığı için demokratik bir forum,
evrensel ve kişisel sorunların ortaya getirildiği, fikir alıp verilen,
insanın kendisi ile yüksek sesle düşünerek hesaplaştığı bir tür psikolojik grup terapisi olmaktadır.

Unutulmamalıdı r ki rakı sofrası saygın bir cemiyettir.. .
Buraya katılan hem bu meclise kabul edildiği için saygı gören bir kişiliğe sahip demektir
hem de diğerlerine karşı aynı saygıyı göstermek zorundadır.
Herhangi bir marka rakı içilirken başka bir markayı övmemek önemlidir,
aksi yapıldığında, o an yudumlanan nimete hakarette bulunulmaktadı r, yanlıştır.

En büyük mezesi muhabbettir.
Muhabbet konusu 'Bi' kız vardı, 5 yıl sevdim, yüzüme bile bakmadı' gibi duygusal ağırlıklı olabileceği gibi,
'Bu güneş niye hep doğudan doğuyor, batıdan batıyor?' gibi yarı-felsefi konular da olabilir.

Tam yağlı koyun peynirinin üzerine kırmızı toz biberle renklendirilmiş sarımsaklı zeytinyağı süslemesi...
Turşu gibi ekşi mezelerde yine rakının kendine has tatlı nefasetini(* nefis, güzel...) dengeler,
damarlarınızı büzer, anasonla dost olur...

- NEYMİŞ?
- RAKI İÇMEK SANATTIR...

Aydın BOYSAN

16 Temmuz 2008

SAÇMALIK

Andy Warhol kamerayı koydu
ve ben oynamaya devam ettim,
kendi senaryomu kendim,
yazmadan oynadım.
Yere uzandım,
yüzümü tavana diktim,
sağ elimde hiç bitmeyen şarap şişem,
sol elimde hiç bitmeyecek olan sigaram…
Bu görüntüyü bana kim öğretti?
Homoseksüelin kalabalık rock müziği,
tavanımda tek başıma dinlediğim bir sonat olduğu an
başladım psikolog misali geriye gidişlere
İşte orada başladı bu çok sevdiğim saçmalık
Acı mı,
mutluluk mu
anlayamadım
Gözümde gözyaşı
dudaklarımda gülümseme
Hayatımın kısaltması.
Gün bitti ama hayat bitmedi.
Andy Warhol kamerayı kapattı...

09 Temmuz 2008

G8'İN KARNI ACIKMIŞ

önce toplantının yapıldığı yemeğin menüsüne bakalım.


MÖNÜDE NELER VAR

Havyar

Füme somon

Deniz kestanesi

Sıcak soğanlı turta

Ton balığı dilimleri

Avokado

Soya soslu yılan balığı

Yengeç çorbası

Çeşitli Pasifik balıkları

Süt kuzusu

Mantarlı kuzu rosto

Siyah truf mantarı

Lavanta balı ve karamelli fıstıklarla süslü fantezi peynir tabağı

Beş çeşit şarap, şampanya ve sake.

Daha önce öğle yemeğinde de truf mantarlı kuşkonmaz çorbası, yengeç, fıstıklı ve pancar kremalı tavuk, peynir çeşitleri, şeftali kompostosu, kaymaklı dondurma, kahve ve bisküvi servisi yapıldı.


Peki toplantı konusuna bakalım.
Dünya açlığı...

Kimler kaıtılıyor. G8


EEE Bize de Allah Belanızı demek düşüyor...

Koşu Kanunu

Afrika'da her sabah bir ceylan uyanır. O ceylan, en hızlı aslandan daha hızlı koşması gerektiğini bilir, yoksa ölecektir. Afrika'da ...